Ben bir Fenerbahçe taraftarıyım. Normal bir günde sokakta görsen, hiç dikkatini çekmeyecek, çubuklu formamı giymediğim zaman, senden hiçbir farkımın olmadığını düşüneceğin sıradan bir insanım işte. Oysa senden çok farklıyım. Senin göremediğin, bilemediğin gizli bir gücüm var benim. Kaynağını açıklamak çok zor. Anlatılabilecek, anlaşılabilecek bir şey değil, ama yine de anlatmaya çalışacağım.
6 mayıs 1997′de bir oğlum oldu. Adını Can Bartu koyduk. 25 yaşındaydım o zaman. Bebeğimi görmeden hemen önce ”Eyvah!” dedim. ”Ben ne yaptım. Nasıl bakacağım bu çocuğa. O kadar büyük bir sorumluluk ki, nasıl taşırım bu yükü!” diye düşünerek panikledim. Ben bu düşünceler içindeyken hemşire oğlumu getirip, göğsümün üzerine yüzü koyun yatırdı. Başı tam kalbimin üstündeydi. Sıcacık nefesi kalbimi ısıtırken, sol elimi sırtına koydum. Öyle narin öyle ince, öyle yumuşaktı ki teni, dokunmaya kıyamadım. Diğer elimle saçlarını düzelttim. Ipek gibiydi saçları. Mis gibi kokuyordu. ”Bu ne kokusu böyle, bebek pudrası falan mı?” diye sordum. Hemşire ” Hayır” dedi. ”Cennetin kokusu derler. Kırk günlük olana kadar bütün bebekler böyle kokar.” diye ekledi. Gözlerim doldu. Tam ”Cennet kokulu yavrum benim!” derken, işte o mucizevi duyguyu yaşadım. Bir anda gökyüzünden içime doğru bir ışık demeti aktı sanki. Bütün ağrımı, sızımı, derdimi, tasamı, endişemi yıkadı adeta. Tam o anda, bir dakikalığına öyle hissettim ki; Ben varken kimse bebeğime zarar veremez. Dünyanın tüm orduları, en güçlü silahlarını kuşanıp üstüme çullansa, dünyadaki bütün insanlar birleşip üstüme yürüse, hepsini sadece çıplak ellerimle parçalayabilirim. Asla yenilmem, yıkılmam. Öyle dehşetli bir güç hissiydi ki bu, o an dünyanın en tehlikeli en güçlü, en başa çıkılmaz gücünün ben olduğumu hissettim. Aşkın bir adım ötesine geçmiş, kimsenin bilmediği bir kapının kilidini kırmış, insan ruhunun gücünün sınırlarını aşmıştım bir dakikalığına.
Dedim ya bir dakikalığına… Sonra geçti o his. Sonuçta bebeğim tehlikede değildi. Ona zarar vermeye çalışan kimse yoktu. O anneciğinin göğsünün üzerinde mışıl mışıl uyurken güvendeydi. Ama ben artık biliyordum. Ne zaman ihtiyacım olsa o güç ortaya çıkacaktı. Ve ben herkesten daha güçlü, herkesten daha tehlikeli, herkesten daha dayanıklı, herkesten daha vahşi, yenilmez bir dişi kaplana dönüşüverecektim. Bu gücün içimde var olduğunu bilmenin bana verdiği güvenle büyüttüm oğlumu. şimdi 14 yaşında Can Bartu. Bu sene liseye başladı.
Bir dakikalığına hissettiğim o mucizevi gücü hiç unutmadım. Muhteşem bir his olmasına rağmen, o anı tekrar yaşadığım günün, başımın belada olduğu gün olacağını da biliyordum. ”Allah korusun!” derdim ne zaman aklıma gelse. Ama hiç bir zaman oğlumdan başka bir sebeple o hissi tekrar yaşayabileceğimi aklımın ucundan bile geçirmemiştim.
…Fakat o 3 temmuz sabahı yanıldığımı anladım. Tam 14 sene sonra, sıradan bir pazar sabahı, o muhteşem güç bir anda uyanıverdi. Vücudumdaki ve beynimdeki bütün hücrelerin harekete geçtiğini hissettim. Gözyaşlarım, üzüntüden ve acıdan akmıyordu. Içimdeki gücün uyanışını haber veriyordu sadece. Ve ben 14 sene önce sadece bir dakikalığına yaşadığım o mucizeyi, neredeyse 3 aydır aralıksız yaşıyorum. Üstelik bu kez yalnız da değilim. Benimle birlikte milyonlar aynı güçle irkilmiş, ayağa kalkmış vaziyette. Ben tek başıma bile bütün Fenerbahçe düşmanlarının hakkından gelebileceğim ilahi bir dirayetle kutsandığımı hissederken, benim gibi milyonlarcasının varlığıyla titremeni tavsiye ederim. Fenerbahçe’nin dünyadaki herhangi bir güç tarafından mağlup edilebilmesinin imkansızlığını anlamanı isterim. Öfken ve nefretinin, evladını koruyan bir dişi kaplan gibi Fenerbahçe’sine kendini siper etmiş milyonları daha fazla kızdırmaktan başka hiçbir işe yaramayacağını görebilmeni isterim.
Umarım bugüne kadar olan çabalarının neden hep boşa çıktığını anlatabilmişimdir. Umarım neden kendi nefretinin içinde boğulduğunu anlatabilmişimdir. Umarım senin asla geçemediğin ve geçemeyeceğin o kapının arkasında, aşkın bir adım ötesinde neler, nasıl yaşanıyor gösterebilmişimdir.
Bu büyük camiaya hissettiğinin bizim açımızdan sadece basit ve adi bir kıskançlık olduğunu bir gün anlayabilmen ve asla erişemeyeceğin bu güce saygı duymayı öğrenebilmen dileğiyle…
Yorum Gönder
Yorumunuz Başarıyla Yapıldı